Ehh, yetti bee! Kimse bana batılı nazende kontes ayağı yapmasın. Bu coğrafyada doğup büyüyüp bir nebze de olsa içinin derinliklerinde bir yerde arabesk olmayanın alnını karışlarım. Siz o ayakları başkasına anlatın lakin onları ben yemem size de ziyadesi ile yediririm. Ulan hiç kimsenin afrası tafrası bitmiyor. Baba radyo kanalı açık tam da Orhan abimizin “Mevsim Bahar Olunca” şarkısı yeni başlamış haspamın teki suratında ekşi bir ifade ile karşıdan bana doğru geliyor.
“Ayy, mümkünse bu kanalı değiştirebilir miyiz?”
Değiştiremeyiz canım! Ekşimik peyniri suratlı karı.. Değiştiremeyiz!
Hayır, ben anlamıyorum dostlar. Bu dangalak karıların pardon yanlış söyledim ladylerin özelliği nedir? Bunlar nereden gelirler? Yani alt yapıları, birikimleri ya da müzik bilgileri ne boyuttadır? Ne okur ne yazar bu sofistike gurup? Ne üretirler? Var mıdır bunların yazdığı, çizdiği, ortaya çıkarttığı bir ürün?
Mesela sabah uyandıklarında evlerinde Vivaldi mi dinlerler? Akşam eve geldiklerinde hazırladıkları peynir tabaklarının yanında bir kadeh kırmızı şarap yudumlarken arka fonda Pavarotti dinleyip kocalarına: “Sevgilim, gelecek ay İsviçre’deki dağ evimizde “Kışa Merhaba Partisi” için hazırlıkları başlattım lakin menüde kararsız kaldım.” filan mı derler? Ya da bunlar “Royal Family” dediğimiz kraliyet ailesine mensup asilzadeler midir? Hayır, ben sizlere de sormak istiyorum. Mütaalasını gelin beraber yapalım. Bunlar bu topraklarda doğmuş, büyümüş sıradan insanlar değil de kimdirler? Eğer sıradan değillerse peki bunları özel kılan nedir? Hayır, var mıdır bunların bir numarası? Hiç, tırt işte tırt..
Yani şimdi yine istemeyerek salon kadını çizgimden çıkacağım ve ağır konuşacağım sonra “Seda senden korkuyoruz.” diyeceksiniz. Evet, korkun benden. Özellikle böyleleri korksun benden. “Ulan, affedersin anan sarımsak, baban soğan sen nereden çıktın gıdı boku kılıklı karı?” derler bizde. Hee, ben de onu soruyorum. SEN NEREDEN ÇIKTIN?
Değerli dostlar, bakın yukarıdaki sorumu tekrar tekrar okuyun lakin kişinin nereden çıktığı konusu dünyanın en mühim hatta en elzem meselesidir biliyor musunuz? Kişi nereden çıktığını iyi bilmelidir. Çıktığı yeri beğenmeyene de hakkettiği muamele yapılmalıdır. Kimse kökünü, soyunu, sopunu, geldiği yeri unutmasın. Kişi iyi ya da kötü önce bir şeyler araştırsın, okusun yiyorsa da üretsin görelim çapını. Daha sonra da artık yüzünü mü ekşitir, burnunu mu kıvırır biz de bunu sineye çekmesini ya da önünde ceketimizi ilikleyip saygı ile eğilmesini bilelim. Şimdi suratını ekşiten tüm batı özentisi alafortanfonik haspalara buradan sesleniyorum: Çıktığınız deliği unutmayın! Duydunuz mu? Ayrıyeten siz Orhan Gencebay’a kurban olun.
Bir yanıt yazın