Babaannem Sıdıka Kiriş 1900’lerin başlarında Urfa’da varlıklı bir ailenin kızı olarak dünyaya gelir. Aile geçimini o dönemde bahçecilik yaparak sağlamaktadır. Çanakkale Savaşında hem babası hem amcası şehit düşer. Bu arada ailenin erkekleri savaşta iken annesi de veremden ölünce hem yetim hem de öksüz kalır çocuk yaşında Sıdıka, dayıları sahip çıkar ona.
On sekiz yaşına gelince (Malum savaş zamanı Urfa’da erkek kalmamış herkes şehit) 52 yaşındaki Nuri Kiriş ile evlendirirler Sıdıka’yı. Nuri Kiriş çocukluğunda ve gençliğinde zamanın en büyük Medreselerinden Halil-i Rahman Medresesi alimlerinden meşhur Hasan Açanel efendinin de öğrencisi ve anlaşılacağı üzere dönemin alimleri ile teşrik-i mesaisi bol olan evli ve dört çocuk sahibi hayli varlıklı ve itibarlı biridir. (Bu arada ilk hanımının ismi de Sıdıka) Cumhuriyetin ilanından sonra 48 yaşında askere çağrılır alim Nuri Kiriş ve tam dört sene askerlik yapar. Bu arada askerdeyken ilk hanımı vefat eder ve dört çocuğu ile dul ve beş parasız kalır Nuri, askerlik dönüşü malum Cumhuriyet ilan edilmiş işini ve itibarını kaybetmiştir. İşte babaannem Sıdıka ile o zaman evlenir Nuri dedem. Ve fakat dönem çok zor bir dönem. Açlık sefalet hat safhada yiyecek yemek yok. Babam küçük bir çocuk tabi o zamanlar “Aney ne yiyecagah?” diye sorardım diyor anneme çünkü hep açtık o da bana “Atın itin pokunu yii” derdi diye anlatıyor. Düşünün.
Şimdi gelelim sadede, rahmetli babaannem Sıdıka Kiriş ile benim ilişkilerime. Rahmetli artık kendi zor hayatından mı yoksa kaderinden midir bilinmez benden pek haz etmezdi. Ne de olsa o da kız çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Doğuda kız çocuklarının kaderidir bu. Erkek çocuklarına göre hep bir adım geride hep daha kıymetsizdirler. Ne de olsa ailenin soyadını ileriki nesillere taşıyacak ve eve para getirecek erkek çocuktur ve o her daim kız çocuklarına göre önemli ve değerlidir. Tabi biz de de bu kural böyleydi çünkü Sıdıka için de bu böyle olmuştu.
Rahmetli ve ben evin içinde birbirine rakip azılı iki savaşçı gibiydik. O bana hoyratlaştıkça ben de ona karşı gaddarlaşırdım. Artık yemek yaparken altından sandalyeyisini çekip onu yere düşürmekten, özenle pişirilirdiği yemeklerin içine bir kavanoz çayı boca etmeye varana kadar her türlü muzurluk bendeydi. O da akşam babam geldiğinde kendi kozlarını ortaya koyar beni şikayet ederdi. Ben babamdan yediğim azar ve bazen de dayaktan sonra sanki ringlere daha kuvvetli dönerek ertesi gün kaldığım yerden daha güçlü devam ederdim. Rahmetli, erkek kardeşime ilgi gösterip beni azarladıkça ben de çocuk aklımla onu küçük düşürecek bin türlü tezgah hazırlardım.
Aklınız durur bir gün kardeşimi örgütleyip sokak da önce elini bıraktırıp, kendini bir şekilde kaybettirip sonra tekrar buldurttum. Benim babaannemle savaşım akşam olup babam eve gelene kadar sürerdi. Ben insan psikolojisi hakkındaki gerilla savaş taktiklerini rahmetli babaannem sevgili Sıdıka’dan (Nur içinde yatsın) çoookk küçükken öğrendim. İlk savaşımı onunla verdim. Rahmetli az çekmedi elimden. Bir lafı vardı onu hiç unutmadım. Çok ama çok kızdığında “KOZZUL KORT, KIZKEN KIZDIRASAN” derdi. Yani evlenmeden ateşli bir hastalığa kapılırsın inşallah manasında dillere pelesenk olmuş Urfa yöresine ait eski bir beddua.
Şimdi bunları niye anlattım? Savaş oyunları dünya var olduğundan beri var. İster iki insan arasında, ister karı koca arasında, ister iş yerinde, ister iki ülke arasında. Hep bir kazanan ve hep bir kaybeden elbet oluyor ve de olacak. Size tavsiyem sizin ile savaşanları iyi tahlil etmeniz. Tabloya yakından baktığınızda bunların geçmişe ait ciddi travmaları olan insanlar olduklarını göreceksiniz. Çocukluktan başlayarak ergenlik yaşlarındaki huysuzluklarını olgunluk çağına taşıyanlar size mutluluktan çok emin olun mutsuzluk getireceklerdir.
Sevgili dostlar ben rahmetli babaannemi her daim minnet ile anıyorum. Seda’yı Seda yapan nadide insanlardandır Sıdıka Kiriş bunu da belirtmek istiyorum. Rahmetli babaanneme canım kurban diyor ve onu geçirmiş olduğu çok zor dönemlerden dolayı da bu konuda yargılamıyorum. Lakin 21. yüzyılda sizin ile halen savaşma yanlısı olan insanlara boşuna mesai harcamayın ve onlardan uzak durun diyorum. Sizin ile savaşmayan sizi seven insanlara kapınızı açın. Savaşmayın sevgili dostlar sevişin!
Murat der ki
Seda doğrusu çok beğendim yazıyı yada öykünüzü, beraber çalıştığımız dönemde sizdeki cevheri görememiştim! Maşallah size ! Selamlar 🖖🏽
Seda Kiriş der ki
Hocam Merhaba;
Çok teşekkür ederim. Umarım iyisinizdir. Sevgi ve saygılarımla.