Bazen hiç bir şey yapmamak gerekir. Öyle ki durmak, susmak anı sabitleyen bir heykel gibi dikilmek gerekir tüm ihtişamı ile zamanın derinliklerinde. Sessiz sedasız düşünmek ve her şeyi sakin sakin dinlemek gerekir. En ufak sesten en büyük kargaşaya kadar tüm evrenin enerjisine kulak misafiri olmak gerekir. Ağustos böceklerinin zırıltısından, bir bebeğin ağıtına, uzaklardan gelen müzik sesinden bir öksürüğün bağır yakan tınısına kadar dinlemek, susmak, uzak kalmak gerekir her şeyden. Kafa dinlemek, dinlenmek gerekir lakin burada Bodrum’da ne mümkün mirim ne mümkün. Yurdumun insanı bırakır mı seni? Bırakmaz! At sineği gibi yapışır bağrına. Silkele silkele yok mümkün değil kurtulamazsın. Kulağını tıkar, yer değiştirir, kaçarsın ardın sıra kovalar. Üşüşüveririr yanına yamacına ya da hiç olmadı geçerken laf atar ille konuşacak illa ki bir şeyler soracak. Meraktan çatlar yoksa.
Yemin ediyorum yakamı paçamı parçalayasım var artık burada. Sabah uyanmışım Bismillah sahile doğru yürüyorum henüz daha afyonum bile patlamamış. Konuşmak değil ağzımı açıp esnemeye dahi mecalim yok. Bir bakıyorum karşıdan hanım teyze geliyor kavşakta buluşup aynı yöne doğru yürümeye başlıyoruz.
“Günaydın.”
“Günaydın. Nasılsınız, iyi misiniz?”
“İyiyim, siz? diye soruyor.
“İyiyim.” diyorum.
“Hasta mısınız?”
Haydaaa Atila Mayda. Hasta bir halim mi var? Tamam henüz uyanamadım, konuşmaya mecalim yok ama mayomu giymiş, pür makyaj süslenmiş en kokoş halimle sahile iniyorum. İki saniye önce de iyiyim dedim ya diyorum içimden. Arada bir sessizlik olunca hanım teyze bu sefer soruyu suratında daha endişeli bir ifade ile yineleniyor:
“Hasta mısınız yoksa??
Heee, hastayım. Sana hastayım hanım teyze. Hem de çok hastayım. Az sonra kollarında ruhumu teslim edeceğim. Gömersin lan sen beni. Bak, iyi bak, karşına çıkmaz bir daha böyle bir canlı cenaze. Sabah sabah dakika bir gol bir ne tür bir belaya düştüysek.
“Yok, gayet iyiyim merak etmeyin hanım teyzeciğim.” deyip sıvışıveriyorum yanından.
Beni gömmek isteyen hanım teyzeden sıyrılınca güneşlenip biraz yüzerek spor yapıyorum. Geri gelince bir bakıyorum sahilin bilir kişisi, hacana hanım karşımda sandalyeye oturmuş, ellerini göbeğine bağlamış bana gülümsüyor.
“Merhaba hayatım, deniz nasıl, sıcak mı?”
“Merhaba, bugün biraz dalgalı.”
“Yasemin nasıl, nerelerde?”
“Evde, gelir birazdan.”
“Ahh canım çok büyüdü çok. Babası gelmedi mi?”
“Yok gelmedi.”
“Hımm, ne zaman gelecek canım? Bu sene gelmeyecek mi yoksa?”
Hayırdır? Babası mı lazım sana, abla? diyeceğim şöyle dilimin ucuna geliyor ya sabır diyorum Sedacığım, ya sabır. Başta da dediğim gibi susmak lazım deyip bir es veriyorum ardından “Gelir abla ilerleyen günlerde gelir.” deyip yoluma devam ediyorum ama kafa dinlemek ne mümkün. Gördüğünüz gibi adım başı bir yoklama, adım başı bir sorgu, soruşturma.
Ardından tam oturuyorum hani bir kahvemi, çayımı içecem sakin sakin ruhumu dinleyecem bir bakıyorum karşı masadan hacı yenge avına yaklaşan panter gibi yanıma yaklaşıyor.
“Siz ne işe meşgülsünüz?” (Eyvah en tehlikelisi. Ne çıkacağı belli olmaz bu tiplerden. Kafada kim bilir ne var, ne kurgulamış.)
“Sizce ne işle uğraşıyorum?”
“Manken misiniz?”
“Yok, emekli öğretmen.”
“Allah Allah, Siizzzz?? Emekliiiii öğretmen???
Hee, evet o ben oluyorum. Hayırdır hacı yenge beğenemedin mi? diyeceğim bakın yine susuyorum.
“İlkokul öğretmeni mi?”
“Yok lise.”
“Yaş kaç?” Ulan erkek olsam sanırsın hatun beni alıp kocası yapacak.
“Kırk altı.”
“Allah Allah. Dudaklar silikon ama değil mi?” Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm.
Hee, hacı yenge silikon. Beğendin galiba. Öpim mi?
Ehhh, yetti beee! Lan bi basıp gidin, çekilin etrafımdan dangalak karılar bee. Susun artık! Konuşmayın benimle boş boş. Ulan hava güzel, güneş güzel, kum, deniz. Şarap çanağınıza etmeden aralaşın işte. Bir izin verin kafamı dinliyeyim ulan. Hepinizi parayla mı yoksa sırayla mı gönderiyorlar anlamadım ki? Bakın bundan sonra vallahi susmam haa. Ağzıma geleni salarım üstünüze yemin ederim çarparım bir anda. Müren balığı kılıklı karılar sizi. Şatifillerini şaaaptıklarım. Dua edin hanımefendi gibi susuyorum ve buraya yaşadığım ve hissettiğim şeylerin yüzde onunu bile yazmıyorum. Gözünüz gök taşa götünüz yere yapışa.
Bir yanıt yazın